Yazıları

Ahiret mahsulü

14.03.2014 14:39

Diyelim ki, öyle çok dua ettiniz ki. Her saat, her dakika. Geceleri herkes uyurken siz kalktınız, yalvardınız Mutlak Varlık'a. Gözyaşı döktünüz. İstediniz, çok istediniz. Olmadı. Kısmet olmadı. Kısmet görmedi onu size Mutlak Varlık. Geri gelmedi ya da hiç gelmedi. Ya da kaç yıldır bu halin içindesiniz de kapınızı tıklatan yok. O dualara ne olacak şimdi? Boşu boşuna geçirilmiş saatlerdi mi, denecek?

Çok sevdiğiniz arkadaşınızda ciddi bir hastalık çıktığı haberini aldınız. Yığılıp kaldınız bir sandalyeye. Annenize zar zor anlattınız, sesiniz titrek, ağladı ağlayacaksınız. Siz arkadaşınız, anneniz de sizin için endişelendi. Sandı ki başınıza bir şey geldi. Arkadaşınızı kaybetmek ihtimali kör bir bıçağın ucu gibi içinizi oydu. Hemen sağa sola haberler saldınız, telefonlar ettiniz, mesajlar yolladınız, WhatsApp'da  grup bile kurdunuz arkadaşınız için. Dualar, Ku'ran'dan sureler dağıttınız sağa sola. Kanser hızla yayıldı, sekiz ay geçmeden arkadaşınızın yanına Ölüm Meleği geldi. Buraya kadar, dedi. Bedeninden ruhunu sıyırdı bir güzel, ruhu muhafaza etti dünyadan. Şimdi, o kadar dua, o kadar Ku'ran, o kadar yalvarma, niyaza ne oldu? Boşu boşuna mıydı her şey? Ölüm Meleği o duaları, o niyazları hiç mi duymadı?

Bahçenize bir armut ağacı diktiniz. Bir sene uğraştınız, çalıştınız, çabaladınız. Emek verdiniz. Suladınız, gübrelediniz. İkinci senede ağaca musallat olan kurtlar sebebiyle güçten takatten düştü ağacınız. Beli bükük ihtiyarlara döndü. Bunca emek, bunca çaba, gayret boşu boşuna gitti mi denecek?

Eğer ahiret olmasaydı, bu sorulara zorunlu olarak evet cevabı verirdik. Her şey boşa giderdi, her dua, her yakarış, her çaba, her gayret, her emek, her alın teri hiçliğin karadeliğinde kaybolup giderdi.

Ancak dünya ile ahiret arasında sıkı, kopmaz bir bağ, sonsuz kuvvetli bir ilişki var. ''Madem dünya var, elbette ahiret olacaktır,'' denecek kadar sıkı bir irtibat var.

Kimse boşuna uğraşmasın. Ahiretsiz dünya, dünyada yaşananlar, yaşanmak istenip de yaşanmayanların anlamı çözülemez. Dünyanın anlamıdır ahiret çünkü.

''Dünya bir destgâh ve bir mezraadır. Âhiret pazarına münasip olan mahsulâtı yetiştirir,'' der ya Zamanın Bedii.  Dünyada her ne yapıyorsak, eğer ki bu dünya için yapıyorsak, sonsuz zarar ederiz. Her ne yapıyorsak ama ahiret için yapıyorsak, sonsuz kar ederiz. Çünkü Mutlak Varlık dünya ve ahireti böyle tanzim etmiştir. Dünyada insan olarak var olmanın en büyük nedeni ahirete mahsul, meyve yetiştirmektir. Siz hiç bir domates tarlasında binlerce insanın oturmuş domates yediklerini gördünüz mü? Bahçesinin tüm ürünleri o bahçede yenir mi? Tek tük yenir, ama esas ürünler büyük bir özenle yetiştirilir, sonra özenle toplanır ve pazar yerine götürülerek orada satışa çıkarılır. Sonra da güzel bir sofra kurulur, afiyetle enva-i çeşit mahsul yenir.

Dünya ile ahiret arasındaki ilişki de benzer bir durum söz konusu. Burada çalışıyoruz, çabalıyoruz, fiili ve kavli dualar ediyoruz. Tüm bunların neticeleri, mahsulleri, meyveleri derdest edilip ahiret alemlerine yollanıyor. Orada onlar bizi bekliyor olacaklar. Şifa bulsun diye sayısız dua, sayısız sure okunan, sekiz ay sonra da ölen kanserli kişiyi hayal edelim. Onun için yapılan duaları bir de ona sorsak ölünce. ''Benim için boşu boşuna dua ettiniz, bakın ölüp gittim, yazık oldu tüm ibadetlerinize,'' diyeceğini hiç mi hiç sanmıyorum. Duaları bu dünyada şifa bulması için kabul etmedi belki Mutlak Varlık. Ama bu kuluna yapılan duaların mahsulünü, meyvelerini berzah aleminde o kulunun ruhuna bir şifa niyetine vermeyecek mi? O okunan sureler, berzah aleminde onun ruhunu aydınlatmayacak mı sanıyoruz?

Aynı şey dua edenler için de geçerli. Onlar da bir gün elbet öleceği için, berzah aleminde, ''Baksana, boşuna boşuna dualar etmişiz, ibadetlerimizin, sabrımızın, tevekkülümüzün hiç bir hükmü, manası yokmuş,'' diyeceklerini hiç sanmıyorum.  Dünyadayken dualarımız kabul edilmiş edilmemiş hiç umurumuzda olmaz, sevinçten kendimizden geçeriz orada. 

Ya da isteğine kavuşamayan kişinin yaptığı o yalvarışlar, o niyazlar berzah alemindeki  hayatı için bir nur neden olmasın? Berzah aleminde düşünün bir de onu. Her tür nura, aydınlığa, hayra ve iyiliğe muhtaç bir haldeyken, gece herkes uyurken kalkıp kıldığı hacet namazları onun oradaki hayatına bir faydası olmayacak mı?

İşte böyle nefsim.

Ne diyordu Zamanın Bedii: ''İnsân, istidadı nisbetinde burada ekiyor ve ekiliyor; âhirette mahsul alıyor.''

Gevezeliği bırak da, bu  cümleye kulak ver. Berzah alemini ve diğer ahiret alemlerini unutursan, ben de sana ahmak derim.

 

© 2013 Mustafa Ulusoy. Her hakkı saklıdır.